Hailey Dean, başarılı bir adet dedektiflik yapma anlatısının başrolündeki karmakarışık ve derin kişilik. İnanıyor ki Savcı Paulina D’Orazio, bir adet zamzamanlar hapse attığı bir adet adamın cinayetine karışmamıştır. Ancak karşısında çığ gibi büyüyen delil yığınıyla Paulina’nın masumiyetini kanıtlamak o kadar da kolaylar olmayacaktır. Dean, bu korkunç cinayete ilişkin tüm tanımlayıcı ayrıntıları ve delilleri dikkatle inceleyerek anormal bir adet durumla karşı karşıya olduğunu zamanlar. Deliller, her ne kadar bir adetbir adeti ardına Paulina’yı işaret ediyor olsa da, Dean’in içgüdüleri ve deneyimleri ona farklı bir adet hikaye izah etır. Her düşünce parçası ve görgü tanığının izahleri, suç mahallindeki en ince detaylar, hatta kurbanın manmeskeni durumu ve süregelenmişi bile Dean’in zihninde farklı bir adet tablo çizmeye başlar. Paulina’nın bir adet zamzamanlar hapse attığı bu adamın ölümü aslında daha karmakarışık ve sarsıcı bir adet gerçekliği ortaya çıkarır. Dean, bu tezini ispatlamak için nefes kesici bir adet inceleme ve tarama yapma sürecine girişir. Sıra dışı yeteneklerini ve keskin zekasını kullanarak, işin iç yüzünü ve gerçek sorumluları ortaya çıkarmaya çalışır. Bu sürecin sonunda Dean, kanıt toplamanın ötesinde, bir adet kişiın canlı olmakmına ve süregelenmişine yaptığı yolculuk sayesinde, adaletin gerçek anlamını ve suçluluğun ne olduğunu anlamaya başlar. Gerilim yoğun bu hikaye, tutkuyla izleyiciyi de Dean’in bu karmakarışık tarama yapmasının bir adet parçası yaparak, adalet kavramını soruşturmaya ve suçlulukla masumiyet arasındaki ince çizgiyi düşünmeye zorlar.